❓ Hocam Allah esmasini negatif alan varlıklarının kullandığıni okudum bu bilgi doğru olabilir mi esmalari güvenle korkmadan okuyabilir miyiz
✅ Bu bilgiyi okuduğunuz yer ya cehalet içerisinde ya da zulmani aleme hizmet eden bir yer!
Kur’an-ı Kerim ve Hadislerde sık sık emr olunduğu gibi; ”Allah” ismini zikretmek tüm inanlara farzdır. Hal böyle iken, bu gibi söylemler ile insanları zikirden uzaklaştırmaya çalışmak, Allah’a eş koşmaktan başka bir şey olmaz.
Esma-ül Hüsna (Allah’ın en güzel isimleri) ise; her birinin ne manalara geldiğini öğrenip, Allah’ı öylece tanıyabilmemiz içindir.
Allah’a dua ederken, O’nun en güzel isimlerinden hangisi o duamız ile ilintili ise, o güzel ismi(sıfatı) ile Rabb’imize dua etmek, meramımızı ona bildirmek, ondan istemek ile dua etmemiz içindir.
Bereket için dua ederken Rezzak Allah diye hitap edersiniz, hastalıkların iyileşmesi için Şafi Allah dersiniz.. gibi
Bunu söyleken ‘Şafi’ nin ya da ‘Rezzak’ ın tam olarak nasıl manalara sahip olduğunu en derinden bilmek ve hissetmek gerekir.
Tanımadığınız birinden bir şey isteyebilir misiniz? Hayır! Allah’ı tanımak ise, O’nun en güzel isimlerinin manalarını öğrenmek, derinden kavramak ile olur.
Allah’ın, yaradılış alemine esmaları ile tecelli eder. Her insanın nefsinin kalbinin farklı konularda şifalanmaya ihtiyacı vardır. Birinde güçlü olan bir yön diğerinde zayıftır.
Kalpleri bilen ise sadece Allah’tır.
Hangi insanın kalbinin, hangi esma kombinasyonları ile, hangi sayılarca, hangi zamanlarda şifalanacağını da sadece Allah bilir.
Allah’ın bunu bildireceği kişi de, ”İrşada ermiş” (Mürşid-i Kamil) kullarından birdir. Kişi sadece tabi olduğu Mürşidden esma ödevleri alır.
Peki, Mürşid kimdir?
İslam olmanın (Allah’a teslimiyetin) tüm evrelerini geçmiş;
Ruhunu dünya hayatında iken Rabbine ulaştırmış (evliya),
- nefsini tasfiye etmiş (dünya hayatına dair kalbinde en ufak bir istek ve arzu kalmamış) ,
- Fizik bedeninin teslim etmiş, yani aldığı her nefesten tutun da, tüm duygu, düşünce ve davranışları Allah’ın emir ve yasakları doğrultusunda, şaşmadan hayat süren,
- İradesini dahi Allah’a teslim etmiş olan, Yani, kendi iradelerini Allah’ın iradelerine bağlamış, kendi iradeleri ile hiç bir karar veremeyen, sadece Allah’ın iradesi ile yaşam süren insanlardır. Tekamül sürecini tamamlamış, yani ”Mürşid-i Kamil”
Her insan için görevlendirilen bir Mürşid-i Kamil vardır ve kişi hak etti ise onu bulur. İslam(Teslimiyet) merdiveninden tırmanırken, tabi olduğu Mürşidinin kendisine verdiği ödevler içerisinde belli sayılarda, o kişiye özel belirli esmalar vardır. Nefsinin kalbini temizlemek için adım adım ve dengeli bir şekilde ilerlenir.
Oldukça geniş ve derin olan bu konuyu burada bırakıp, bu gerçeklikler üzerinden sorunuza gelelim;
Oradan buradan öğrenilen esma kelimelerini tekrarlamak, kalbe değil sadece beyin nöronlarına hitap eder. Nöron bağlantıları olan sinapsisler aktive olmaya başlar ve yeni nöronlar ile beyinde yeni alanlar açılır.
Kişi genellikle de, kişisel arzu ve istekleri için bu esmaları kullanma hadsizliğinde bulunur. Dengesizliği getiren de budur!
❓Hepsi süper bilgiler eyvallah son kismini okurken birden şu soru geldi aklima beni bağışla lütfen esmalarin okudugumuz kadariyla bir anlami var rezzak esmasini herkezin ilk aklina gelen bolluk bereket ve bir nevi maddi birsey istemiş oluyoruz dogal olarak madde dunyasindayiz maddeyi deneyimlemeye geldik allahin bu esmasini bilerek okuyoruz refah gibi ya vedud derken aklima sevgi geliyir ya şafi derken sifa geldiği gibi kişisel arzu olmuyormu bunlar hadsizlik bunun neresinde son bir iki kelimeye takildim bilgini sorgulamak haddime degil ama lakin fakat beni anladigini düşünüyorum 🙈🙊🤗
✅Harika bir noktaya parmak bastınız 🤗👍
Örneğin; Allah’ın Vedud esmasının (isminin-sıfatının) insana tecelli etmesi,
(şimdi internetten rast gele baktığım islami bir kaynakta, Prof. Dr. Mehmet Bulut’ kaynak gösterilerek paylaşıldığı gibi)
Allah Teâlâ, sâlih kullarını sever, sâlih kulları da Allah’ı sever. Sâlih kullarından râzıdır. Allah yaratılmış bütün varlıkların hayrını ister. Bu nedenle onlara ihsân ve ikrâmlarda bulunur. Sevilmeye en çok lâyık olan da O’dur.
Her mü’minin hedefi Allah dostluğunu kazanabilmek olmalıdır. Bunun için her türlü fedakârlığa katlanmalıdır.
Bu isimden nasip alan kul, hem Allah adına herkesi, her şeyi sever; dolayısı ile herkes tarafından sevilir.
Hadsizlik, Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmayı bırakıp, yine Allah’ın esmasının kendisinin sevilmesi için, kendisine tecelli etmesini beklemekte.. Yani, hiç bir esma insana dışarıdan bir şey vermez. İnsanı içeriden temizler, iyileştirir. Kişinin kendisinin arınması içindir. Kendi ne ise Dolayısı ile dışarıdan alacağı yansıma da o şekildedir.
Gelelim Rezzak esmasının insanın kalbine tecellisine.. Yani Gece gündüz, 7/24 Rezzak demek ile gökten paralar yağmaz :))
Rezzak esmasının tecellisinin kalplere verdiği biliç; Allah Teâlâ, yarattığı bütün yaratıklarının rızkına kefildir. Yerde, gökte, yer altında, denizde vb. nerede canlı varsa hepsinin rızkını yaratan Allah Teâlâ’dır. Hepsinin rızkını tam vaktinde ve unutmadan verir. Ancak insanlara, yarattığı rızıkları meşrû yoldan arayıp bulmalarını emretmiştir. Bu esmadan nasip alan kul, rızkın değil, Rezzâk’ın peşinden koşar. Her nimette O’nu hatırlar. Allah’ın cömertliğine hayran kalır.
Hadsizlik nerede? ”Hepsinin rızkını tam vaktinde ve unutmadan verir” dedik ya. Rezzak esmasının tecellisini, geçici olan maddiyata bağlamak, kısacık bu dünya hayatından sonsuz hayata geçerken burada bırakacağımız şeyler için endişe ve kaygı duymak. Bu şu demek; ”Sen benim rızkımı tam zamanında vermedin, Unuttun vermedin!”
Çağımızda saptırılmış, özünden koparılmış bilgi kirliliği içerisinde, bu gibi konuların herkes tarafından anlaşılması kolay bir şey olmasa da, anlayış için zamanı gelmiş bir insanın bile kalbine dokunabilmek de Vedud ve Rezzak esmalarını tecellisinin bir yanıdır.
Sonuç itibarı ile, Esmalar; dünyalık kişisel istek ve arzuları yerine getirmek, kişisel hedeflere ulaşmak için değil, tam tersi; Kişisel istek, arzu ve hedeflerin, İlahi yaratılışın yaşam amacı doğrultusunda evrilmesi içindir. Yani dış şartlardaki bir şeyleri değiştirmek için değil, bizi değiştirmesi içindir.